Prof. Dr. Bekir Sıtkı’ BAYKAL

1924 yıla Eylül ayının ortalarına doğru Rize büyük bir sevinç ve heyecan içinde -bulunuyordu: Türk milletinin ve vatanının kurtarıcısı, Rize’nin hem şehrisı büyük Gazi Mustafa Kemâl ‘Paşayı bekliyordu.

Rize halkı yıllarca Rus işgali altında yaşamış;, düşman boyun duruğunun ne demek olduğunu yakından öğrenmişti, istirdattan sonra da Mütareke devrinin acı olaylarını yaşıyor. Yunan harp gemilerinin elini kolunu sallaya sallaya Karadenizde nasıl dolaştığını gözleriyle görüyor du. Şimdi memleketin başka köşelerine yerleşmek isteyen düşmanlara karşı bütün Türk milletinin geriştiği mücadeleye, esareti tatmış olanlara mahsus bir şuur ve azimle katılıyordu. Gerçekten de Rize’liler, ufak büyüklü, kadınlı erkekli bütün evlatları ile Türk milletinin giriştiği büyük istiklâl Savaşında kendilerine düşen vazifeyi yapmakta asla tereddüt göstermemişler, hiçbir fedekârlıktan kaçınmamışlardı. Milli istiklâlin değerini iyice kavramış insanlar sıiatı ile. başarılan işi; Milli Mücadele sonunda kazanılan zaferi hakkıvle takdir edebiliyorlardı. İşte bu sebepledir ki bu muazzam hareketin başına geçerek  tarihimizin milli mefahir ile dolu en parlak ve mulı teşem sahifelerini yaradan· büyük insanı kendi hemşehrileri olarak daima aralarında görmek istemişler ve şükranlarının bir ifadesi olarak ona 25 Kisan 1953 tarihine şu telgrafla başvurmuşlardı:

«Tarihimizin mefahir-i milliye ile mâli en parlak ve muhteşem sahifelerini yaratan Zat-i sami-lerini biz Rize’liler, en mukaddes bir hatıra olmak üzere hemşehri sıfatı ile daima aramızda görmek ve bununla iftihar etmek isteriz. En samimi bir hiss-i şükran neticesi olan şu müra-catımızın lütfen kabulünü istirham ve arz-ı tâzimat eyleriz muhterem reisimiz«.

Gazi Paşa da kahraman Rizelilerin bu isteklerini memnunlukla kabul ederek aşağıdaki telgrafla cevap vermişti:

«Muazzez Rize Sancağı vatandaşların arasında bana bir hemşehrilik mevkii ayrılmış olmasını tebliğ eden telgraf namelerini en samimi haz ile okudum. Milletin kitle-i umumiyesinin iştirak ve hareketi ile , istihsal olunan filhakika büyük muvaffakiyetlerin kıymeti bilhassa muhit-i vatanda onlara müteveccih takdirat ile tâtin ve teali eylemek emr-i tabii bulunduğundan güzel Rize’nin muvaffaki-yet-i milliye dolayısiyle hakkım-daki teveccüh ve muhabbetini o vatanperver halkın tecelliyat-i hamiyyetine saf ve beliğ bir numune olarak telakki ettim ve bu itibarla tezahürat-ı vakıayı büyük bir fahir ve takdir ile karşılayarak iblağına tevassut, buyurduğunuz arzuy-ı umumiyi memnuniyetle kabul ettim. Muazzez Rizeli hemşehrilerimi derin iştirak ile selâmlarım efendim«

Bu kararın alındığı günlerde gerçi Milli Mücadelenin İstiklâl Savaşı safhası hemen hemen bitmiş. fakat henüz barış imzalanmamış·.:. Lozan’da toplanan barış konferansı, haftalarca süren çetin bir çekişme ve didişmeden sonra, tam istiklâlimizi bir türlü tanımak istememiş ve nihayet dağılmış bulunuyordu. Nisanın üçüncü haftasına kadar devam eden bir aralıktan sonra da aynı konferans barış müzakerelerine devam etmek üzere yeniden toplanmıştı. Fakat sonu ne olacağı henüz belli değildi, üstelik de Milli Mücadelenin diğer safhaları. fikri iktisadi ve içtimi inkılaplar, henüz el dokunulmamış bir hâlde bekliyordu. Böyle bir zamanda Rizelilerin bu hareket:. aynı zamanda onların Gazi Paçaya besledikleri itimadın ve netice itibariyle büyük kurta rıcır.m şahsında temsil olunan Türk Milletinin iman ve azminin bir ifadesi oluyordu.
İşte şimdi, bu ‘ olaydan bir buçuk yıl sonra, o büyük adam, istiklâl Savaşındaki zaferlerini Lozan barışı ile tamamladıktan ve milletimizi çağdaş milletlerin-seviyesine ulaştıracak muazzam inkılaplara giriştikten sonra, Rize’de bekleniyordu. Birkaç gün önpe Bursa’nın kurtuluş yıldönümü törenine iştirak etmiş, hemen arkasından Hamidiye kruvazörüne binerek Trapzona çıkmıştı. Burada iki gün kalarak bir vesile ile söylediği önemli bir nutkunda milletle beraber vatan ve istiklâli kurtarmakta önderlik ettiği gibi fikrî ve içtimai inkılabın da rehberliğini yapacağım ve behemehal bunda da muvaffak o-lacağını temin ve «milletin muhabbet ve itimadından emin o-larak üzerinde ‘ bulunduğumuz medeniyet, terakki ve teceddüt şahrahmda azimli, tereddüd-süz yürüyelim* diye istikbalin istikametini göstermiş, nihayet Karadeniz seyahatinin son merhalesi olan Rize’ye doğru y’ola çıkmıştı.

17 Eylül 1924 günü Rize, olağanüstü gösteri ve şenliklerle gerçekten tarihi bir gün yaşıyordu. Refikası Latife Hanımla birlikte Cumhurbaşkanının geleceğini haber alan halk, her taraftan akın ederek merkeze toplanmış, şehir baştan başa bayraklarla, zafer takları ile donatılmış, yüzlerce motor ve kayık süslenerek denize atılmıştı. Deniz dalgalı olmasına rağmen donanma, tâ uzaklarda karşılanmıştı. Halılarla döşenmiş iskelede onu, genç ihtiyar, kadın erkek otuz bin kişi bekliyordu. Aziz misafir nihayet alkış tufanları arasında şehre ayak bastı. Bir yandan harp gemileri top atıyor, diğer yandan halk donanma yapıyordu. Geçtiği yollarda kurbanlar kesiliyor. Boydan boya halılar döşenmiş bulunuyordu.

Paşa, resmi makamları ziyaret ettikten sonra şehrin ileri gelenlerini, mülhakattan hoş geldiniz demeğe ve saygı sunmağa geler.
heyetleri kabul etti. Kendi adını alan bir cadde ve birkaç çeşmenin kurdelalarını keserek açıLIŞi resmini yaptı. Fener alayları ile mutantan ve neşeli bir şenlik çehresi alan geceyi, manalı bir şekilde seyir ederek, Mataracı Mehmet Beyin evinde geçirdi. Gerek o gün ve gerekse ertesi gün yaptığı çeşitli ziyaretlerinde Rizelilerle samimi hasbıhallerde bulunuyor ve kendini tamamiyle Rize’nin bir hemşehrisi olarak hissediyordu.

Eylül 1924 te Rize’den ayrılırken yine aynı coşkunlukla uğurlandı. Vilayet içinde mevcut bulunan bütün motör ve kayıkları yüzdürerek bunlara binbir halk, bütün misafirini tam  üç saat müddetle denizde takip etmişti. Böylece günlerden beri beklenen heyecan ve iki günden beri hüküm süren fevkalâde bayram havas; sona eriyordu.

error

Enjoy this blog? Please spread the word :)