ÇARSAMBA’ NIN FOLKLORİK ÖZELLİKLERİ
Lozan Antlaşmasından sonra Çarsamba’ ya Selanik, İskece, Kavala, Kafkasya, Dogu Karadeniz ve Gürcistan’ dan gelen yerleşmişlerimiz dolayısıyla bölgede zengin bir folklor kültürü oluşmuştur.
Kemençe eşliğinde oynanan horonlar, davul zurna ile oynanan Rumeli oyunları ve haylar bağlama ile oynanan kol kavalar bu çeşitliliğin önemli örnekleridir.
Yerli halk çiftetelli ve karşılamalarla oynarken diğer gelenler ise kasap, telgrafın telleri, sarıkız, sarhoş barı, sağır perde, oduncular, kabaceviz, Çarsamba çiftetellisi, Çarsamba sallaması gibi oyunlar oynarlar.
Giysi olarak erkekler içlik denilen gömlek, Abapotur veya İngiliz külot pantolonunu, Aba-ceket kullanırlar. Ayaklara örme yün desenli veya düz çorap, sivri çakır ile sonraları lastik veya yandan bağcıklıi sivri burunlu yüksek topuklu kundura veya aceska kullanılırdı. Bele yün kuşak sarılırdı. Kırsal kesimlerde �Kalabalık’ denilen el örgüsü yün başlıklar, kalpaklar veya sekiz on iki köşe kasket ve yelekler kullanılır.
Kadınlar ise; sile bezi iç gömlek, kadife sim işlemeli cepken, alta sire seten salvar ve bütün bedeni örten kadife sim işlemeli üç etek giyerlerdi. Üç etek üstüne bez önlük pestamal veya şal; bele örme ince yün kolan veya gümüş kemer yakılırdı.
Başa pul işlemeli yaşmak bağlanır, beşibirlik kullanılır, ayaklara işlemeli veya düz yün çorap ve çakır giyilirdi.
Müzik aracı olarak, tezeneli sazlar,divan sazları, bağlama, cura, çögür, yaylı sazlardan Karadeniz kemençesi, üflemeli çalgılardan zurna, kaval, çoban kavalı, tulum, vurmalı çalgılardan davul, tef, kasik, zil, tömbelek kullanılır.
ESKİ DÜĞÜN ADETLERİ
Eskiden kız ve oğul evlendirmek birtakim usul ve merasime bağlı bulunuyordu. Kız seçiminde çok titiz davranılırdı. Bu iş için kadın grubu oluşturulur, onlar mahalle mahalle dolasarak kızın seçimini yaparlardı. Kız beğenildikten sonra iki aile arasında görüşmeler yapılır erkek ailesinin zenginliğine göre değisen miktarlarda çeyiz için saçı namı verilirdi. Artık nişan merasimi için hazırlıklar başlatılırdı. Bütün saçılar ortaya getirilerek teşhir edilirdi. Düğünlerde davul dövdürme ve güreş yaptırma eskiden kalma en makbul adetlerdendi. Güreş küçüklerden başlayarak sırasıyla büyüklerde sona ererdi. Dernek mahallinde sıralanan basmalar, canfesler, ipeklikler derece itibariyle pehlivanlara verilirdi. Baş pehlivanlar için ortaya dana, koyun, tay çekilir ve kazananlara verilirdi.
Büyük pehlivanlar ortada dururken Güveyi (damat) derneğe davet edilir, yeni elbise giydirilir, sagdıcı tarafindan başına sarık sarılırdı. Bu arada sarığın kısalığından bahsedilirken bahsis toplanırdı. Elbise merasiminden sonra büyük sinilerle getirilen baklavalar yenilir, güvey serbest bırakılırdı. Boşalan sinilere kadifeli, canfesli sırma örgülü keselerde çıkarılan bahşişler konulurdu.
Bu işlerden sonra gelin getirmek için hazırlıklar başlatılırdı. Kafile sırayla atlılar, yayalar ve kağnılar olmak üzere yola çıkardı. Öküzlerin başı boncuklu yular, zil ve çanlarla süslenirdi. Gelini alabilmek için ayrıca bazı engeller asılmalıydı. Evvela yağlı sırıklara tırmanmak, yükseklerden tek mermi ile yumurta düşürmek gerdirdi. Ardından bahşişle kapılar açılırdı. Bu engeller aşıldıktan sonra kız evi misafirlerine ikramlarda bulunurdu. Gelin evden erkek kardeşleri veya akrabaları tarafindan indirilir, hazırlanan ata veya arabaya bindirilirken uğurlu gelsin düsüncesiyle ayağına bakır bir kap vurulurdu. Bu kap gelinin en kutsi eşyası sayılırdı. Sırmalı bir bürük içine sarılı olarak yola çıkarılan gelin ile kafile neşe içinde erkek evine gelirler ve gelin yine kardeşleri tarafından erkek evine teslim edilirdi.
Güvey Getirme Merasimi: Güvey yatsı namazını camii’ de cemaatle kıldıktan sonra yüzlerce mum ışığı altında ilahi söylenerek yola çıkarılır evinin kapısı önünde imam tarafindan okunan duayı müteakip içeri salıverilirdi. Güveyin bu anda çok atik davranması ve atılacak yumruklardan kendisini kurtarabilmesi gerekirdi. Gelin odasina giren güveyi yüz görümceliği olarak hazırladığı hediyeyi geline sunar ve duvağı indirir. Böylece birbirlerini ilk defa görmüş olurlardı. Biraz sonra hazırlanmış güveyi sofrası içeri verilirdi. Yemek tepsisi geri verilirken bahşiş konulması usuldendir.
Bu merasimlerden sonra gelin ve güveyi ikişer rekat namaz kılarak müşterek hayatlarının saadet ve devamlılığı için dua ederler.
Sabah erken saatlerde güveyi arkadaşları tarafindan alınır ve hamama götürülürdü. Gelin ise, komşular tarafindan eline kına yakılır, başına sırmalı taç, saçlarına altuni saçlıklar takılarak gelinlik elbisesi giydirilip duvak için hazırlanırdı. Hazırlanan gelin sofrasından sonra duvak merasimi başlardı.
Her gün büyük bir itina ile sağdıcı tarafından hazırlanan gelin ziyaretçilerinin elini öperdi. Bu usul günlerce sürebilirdi. Gelinler çeyiz olarak getirdiği eşya ile söylenir, eşya duvak süresince teşhir edilirdi. Duvak bitince çeyizler toplanıp sandıklar yerleştirilir, anahtarı kayınvalideye veya geline teslim edilirdi.
Böylece gelin yeni evine alışmıs olurdu. Düğünlerde, sırmalı bindal, işlemeli cepkenler, bol paçalı şalvar, ipekli trablus kuşakları, üç etek entariler, ucu sarı pabuçlar, işlemeli uçkurlar giysi olarak degerliydi.
EVİRLİ GİTMEK
Düğünden bir hafta sonra kız evi damadı yemeğe davet eder. Oğlan evi yemeğe erkek kadın olmak üzere seçkin hısımları ile birlikte giderdi. Gelin evine gidilirken hısım ve akrabalarına bohçalar içerisinde çamaşır götürülürdü. Bu çamaşırlara dürü denilirdi. Dürü bohçaları münasip bahşişler konularak çevrilmesi gelenekti. Yemekler hazırlanır, davetliler yemeğe başladıklarında güveyi sofraya oturmaz, ayakta dikilirdi. Kayınbaba hatıra olmak üzere, davetliler önünde bir hediye verir, güveyi sofraya öyle otururdu.
GÜNÜMÜZDE ÇARŞAMBA DÜĞÜNLERI
Bugün aile bahçelerinde ve çoğunlukla orkestra eşliğinde yapılan eğlenceler Çarşamba düğününü oluşturur. Önceleri kız ve oğlan evinde ayrı ayrı olur ve birkaç gün sürerdi. Geline kına yakma, damadı tıraş etme, güreşler bugün artık yok gibidir. Başlık parası ise adetten kalkmaktadır. Yeni çiftin evini oluşturmasında iki aile ortaklaşa katkıda bulunurken, çevreden gelen hediyeler bu mutluluğun baslangıcını pekiştirmektedir.
ESKİ KIŞ EĞLENCELERİ
Bundan yarım asır öncesine kadar, bütün kış eglenceleri ve toplantıları misafir odalarında ve ya evlerde yapılırdi. Köylerde geceleri kahve hayatı yoktu. Gençler toplantılarda iki gruba ayrılarak çok neşeli eğlenceler tertip ederlerdi. Cenk ve kahramanlık hikayeleri, binicilik, atıcılık, yiğitlik menkıbeleri anlatılırdı. Yüzük oyunu oynanır, karşılıklı maniler söylenerek eğlenilirdi.
Karlı havalarda av eğlenceleri düzenlenirdi. Toplantı akşamları nişancılık ve vuruculuk meziyetleri üzerindeki münakaşalar zevkli ve neşeli geceler yaşanmasına sebep olurdu.
Ne yazık ki bugün bu güzel gelenekler unutulmaya yüz tutmus, köy kahvelerinin kirli muhiti bu güzel ve faydalı toplantıların havasını silmiş yerini derin bir uyuşukluga terk etmiştir.
İMECE
İmecelik; ekonomik ve bilhassa tarım faaliyetlerinde yardımlaşma geleneğidir. Köy halkının bu usulle birbirine yardımı çoğu zaman çapa zamanında yaşanırdı. İmece sırasında köy halkına akşamdan haber verilir,hazırlıklara başlanırdı. Sabah tarlaya ilk gelen imece dizi başına verilir, sonra gelende kuyrukçu denilirdi. Kadınlarında katıldığı imece çalışmalarından dizi başkanı sorumlu olurdu. Düzenli çalışma esasında türküler, maniler söylenerek neşeli bir şekilde çalışılırdı. Yemekte düğün keşkeği hazırlanırdı. Yemek sonrası türküler söylenir, davul nameleri arasında silahlar atılır, iş büyük bir hızla bitirilirdi. İşin sonuna doğru bütün çapalar imeceyi yapanın etrafina yığılır, dizi başkanı işin bittiğini ilan eder ve elindeki çapayı tarla sahibinin önüne yatırırdı. Dizi başı ve kuyrukçulara ev sahibi bahşişler verirdi. İmece orta halli vatandaşlar arasında yapılırdı.
ÖNDÜL
Öndül; yigit öküzlerin denenmesi demektir. Öndüle giderken bir araba odun götürülürdü. Köylüler arasındakı bu müsabaka oldukça heyecanlı geçerdi. Adetlere göre kömüş öküzü için yedi, sığır öküzü için beş araba koşulurdu. Bu arabalar sabit hale getirilir, uzun ve kuvvetli sırıklarla birbirine kenetlenirdi. Müsabakalarda 4-5 kisilik hakem heyeti seçilirdi. Öndül aracı olarak duttan yapılmış uzun boyunduruklar, yeni yularlar, birkaç katlı kamışlar, saglam öndüller kullanılırdı. Her köyün delikanlısı kendi tarafına yardım eder, öküzleri düzeltir, yulardan asılır, boyunduruk üzerine sıçrayarak muvazeneyi temin ederdi. Bu yarıslarda düz araziler temin seçilir genelde de 30 dakika sürerdi. Sonunda aşılan mesafe adımlanarak hesaplanırdı. Müsabaka sonunda dereceye girenlere hediyeler verilirdi. Büyük öndüllerde hediye olarak dana ve tay olarak seçilirken, sığır öküzleri için koyun verilirdi.
ATLA EVE ÇIKAK
Çok iyi terbiye edilmiş atlarla, gelin evinin merdivenlerinden evin salonuna çıkıldığı, olmayacak hediyeler (Kuş sütü, Aslan yumurtası) isteyerek dügün sahibi zor durumlara sokuldugu çok olurdu. Maksat alınan hediye degil, gösterilen maharetti.
Köyün bekar genç kız ve erkekleri geniş bir havluda grup oluştururlar ve grup baı seçerlerdi. Başkanlar tarafindan gruplardan birer ikişer kişi seçilirdi. Seçilen gençler birbirinden dört beş adım uzakta mızıkanın temposuna uyarak Kafkas oyunlarından birini oynarlardı. Bu oyunlarda erkek ve kızların hareketleri ölçülü, tam nezaket ve terbiye içinde devam eder, dedikoduya, adaba aykırı olacak en küçük bir imâ ve latifeye dahi müsaade edilmezdi. Erkekler ve kızlar arasındaki münasebete, zamanımızın münevver neslinde görmeyi arzu ettigimiz, adap ve erkâne uygun bir ortam mevcuttu. Bu oyunlar daha ziyade Çerkez köylerinde mevcuttu.