Tabiat ve tabiat olaylarının olağanüstülüğü ve mucizevî karakteri karşısında kendisini çaresiz ve güçsüz hisseden ilkçağ insanı, bu duyguların uyandırdığı korkusunu gidermek adına tabiata dair her şeyi tanrılaştırmıştır. Bununla da yetinmeyerek, yarattığı bu tanrısal güçler için mitolojik hikâyeler çerçevesinde tapmaklar veya kült mekânları inşa etmiş ve böylece dinsel hayatının temelini meydana getirmiştir.

Bu çoktanrılı inanış sistemi hemen hemen tüm ilkçağ toplumlarında benzer bir gelişim göstermişse de, coğrafi koşulların ve farklı etnik unsurların, dinsel inanışların

Anaitis

farklılaşmasında ve çeşitlenmesinde en önemli etkenler olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gelişimin izlenebildiği bölgelerin nadir örneklerinden biri de Karadeniz Bölgesi’dir. Bilindiği üzere denize paralel uzanan dağlar, bölgeyi “kıyı” ve “iç” kesim olarak birbirinden ayırır. Bu coğrafi ayrılma, bölgenin kendi içinde nüfus, kültür ve inanış bakımından farklılıklar oluşmasında en önemli nedenlerden biri olarak görülür. Zira kıyı kesimlerinin deniz yoluyla gelen dış kültürlere açık olmasına rağmen, iç kesimler daha çok organik bağlantısının bulunduğu Phrygia (Frigya), Kappadokia (Kapadokya) ve Armenia gibi bölgelerden taşman kültürlerle etkileşim halinde kalmıştır. Bunun yanı sıra siyasi, askerî, ticari ve dinî sebeplerle bölge üzerinden gerçekleşen nüfus hareketleri, zamanla kentlerde farklı etnik unsurların oluşmasını sağlamış böylece hem yeni kültürler bölgeye taşınmış, hem de zamanla yeni ortak kültürlerin doğuşuna zemin hazırlanmıştır. Bu durumun en belirgin göstergesi de dinsel yaşamda olmuştur.
Karadeniz insanının bilinen ilk dinsel inanış biçimi; yerel kavimler/kabileler, Hititler ve Friglerin etkisinde şekillenmiştir. Bu inanış, Anadolu’nun diğer bölgelerinde de sıkça rastladığımız, doğanın verimliliğinin bir ifadesi olan Ana Tanrıça/Bereket Tanrılarına; doğanın gazabından, kötü güçlerden, hastalıklardan ve savaşlardan koruyan Koruyucu/Savaşçı Tanrılara ve tabiat olaylarının kişileştirilmesi olan Doğa Tanrı ve Tanrıçalarına tapmımı şeklinde olmuştur.
Hellenler, koloniler kurmak üzere anayurtlarından Karadeniz kıyılarına geldiklerinde, beraberlerinde çok tanrılı Olympos tanrı sistemlerini de taşımışlardı. Karadeniz kent sikkelerinde, yazıtlarında veya arkeolojik buluntularında herhangi birisine kolaylıkla rastlayabildiğimiz bu tanrı/tanrıçaların başlıcaları arasında Aphrodite, Apollon, Ares, Artemis, Asklepios, Athena, Demeter, Dionysos, Eros, Hades, Helios, Hera, Hermes, Hygieia, Nike, Nympheler, Poseidon, Selene, Tyldıe ve Zeus’u sayabiliriz. Ancak, ulaştıkları çoğu bölgede yerel halkların kendi yerel inanışlarıyla karşılaşmışlardı. Böylece, zaman içinde Hellen dini ve yerel inanışlar arasında doğal bir dinsel kaynaşma süreci yaşanmıştır. Ortak bir dinsel
paydada buluşmak zaman almış; ancak çok da zor olmamış olsa gerekir. Zira tapınım şekli, tanrı/tanrıça adları gibi noktalarda farklılıkları bulunsa da her iki inanışın da temelde aynı özellikleri taşıdığı aşikârdır; hepsi yaşamın içinden çıkmaktadır ve doğaya yöneliktir. Hemen şunu da belirtmeliyiz ki, Hellen tanrı/tanrıçalarının aynı işlevselliğe sahip yerel tanrı/ tanrıçalar ile beraber tapınım görmüş olmasının örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Bunun en güzel yansımalarını ise ortaya çıkan tanrı/tanrıça adlarında bulabiliyoruz. Zeus Epikar- pios ve Zeus Syrgastes bilinenlerin sadece iki örneğidir. Böy- lece artık Hellen tanrı/tanrıçalarının, Hıristiyanlığın resmi din ilan edildiği MS 4. yüzyıl sonuna kadar Karadeniz’in din-sel hayatında etkin şekilde var olduğunu antik kaynaklardan takip edebiliyoruz. Bununla birlikte, hem siyasi ve ekonomik şartlar hem de coğrafi ve gelenekten kaynaklanan etkenler, bir yerleşim yerinde belli bir tanrı/tanrıçaya ilişkin tapmımı daha ön plana çıkarabilmekte; onların, yörenin baştanrı ve tanrıçası olarak tapınım görmesine neden olabilmekteydi. Ayrıca Hellen tanrı ve tanrıçalarının, Anadolu’nun genelinde olduğu gibi, Karadeniz’de de farklı kimliklere bürünebildik- lerini ve yerel ihtiyaçlar hatta koşullar doğrultusunda farklı işlevlere sahip tanrı ve tanrıçalar olarak karşımıza çıkabildiklerini söylemek de yerinde olacaktır. Hellence bir isim taşıyan tanrı veya tanrıçanın üstünü kazıdığımızda altından yerel bir unsurun çıkması hiç de şaşırtıcı görülmemeli, bu isimlerin yerel dinsel inanışlara giydirilmiş kıyafetler olduğu her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun en belirgin örneklerinden birini oluşturan Olymposlularm baştan- rısı Zeus, Karadeniz Bölgesinde tapınım gören ve en yaygın kültü bulunan tanrı olmuş ve neredeyse hemen her yerleşim yerinde bu tanrıya ilişkin izler bulunmuştur. Kimi zaman sadece kendi adıyla, kimi zaman da yerel ya da Karadenizbir tapmaktan ziyade, olasılıkla bu sunaktan günümüze kaldığını ve mekânın MS 4. yüzyıldaki bir yangın sonucu tahrip olduğunu ortaya
koyar. Tios/Tieion kenti sikkelerinde karşımıza çıkan kentin baş tanrısı Zeus Syrgastes’in ise Trakya bağlantılı bir tanrı olduğu düşü-
nülmektedir. Bir sikke örneğinden yola çkılarak ve yapılan son arkeolojik çalışmalar ışığında kentte Tanrıya adanmış bir tapmağın olması da ihtimal dâhilindedir.
Ayrıca Amastris’te Zeus Strategos ve Zeus Ahuramazda, Abonouteikhos/Ionopolis’te Zeus Poarinos, Eukhaita’da Zeus Epikarpios, Kastamonu Daday’da Zeus
Bonitenos ve Sebastoupolis’te Zeus Pylaios kültleri de bölgenin bilinen diğer önemli Zeus tapmımlarıdır.
Bölge için diğer önemli bir kült, Üzüm ve Şarap Tanrısı Dionysos kültüdür. Tanrının ve kültün bölgedeki etkisini, MÖ 88’de “Küçiikasyadaki Hellenler adına” Roma’ya karşı büyük bir mücadele başlatan Pontus Kralı VI. Mithridates Eupator’un (MÖ 133-63), Hellenler tarafından “Euhios”, “Nysios” “Bacchus” ve “Liber” olarak nitelendirilerek Dionysos ile bir tutulmasında görebilmekteyiz. Bu özdeşleştirme Mithridates’in Dionysos olarak betimlendiği Amisos kentine ait krallık dönemi sikkelerinde daha açık şekilde ortaya çıkar. Benzer bir özdeşleştirme Amaseia, Amisos, Gazioura, Khabakta, Neokaisareia, Taulara, Zela yerleşimlerinde Savaş Tanrısı Ares ile de yapılmakta olup, tüm bu çabalar Mithridates’in kendini tanrılaştırma ve bölgede etkin olan tanrılaryardımıylapolitik gücünü dinselyollaperçinleme isteğinden kaynaklanmaktadır. Gene Amisos kentinde bulunmuş Hellenistik Dönem Dionysos Tauros (= Boğa Görünümlü) ve Dionysos Botyrs (Saçı ve Sakalı Üzüııı Şeklinde) betimli pişmiş toprak tiyatro maskları da, Tanrının kentteki varlığına işaret eden önemli buluntulardır. Eldeki tüm veriler Amisos’ta güçlü bir Dionysos kült yapılanması olduğuna işaret etmektedir; bu da kent ve civarındaki bağcılık ve şarap üretimiyle açıklanmaktadır. Dionysos kültünün ön planda olduğu diğer bir Karadeniz kenti, Anadolu’da Dionysos’u ktistes (kurucu) olarak kabul etmesiyle dikkati çeken Tios/Tieion’dur. Zira bu durum şaşırtıcı olmasa gerekir; çünkü antik kaynaklardan öğrendiğimize göre, aynı Amisos gibi, kentin civarında yoğun bir bağcılık ve şarap üretimi söz konusudur. Herakleia Pontike, Amastris ve Sinope ise, Dionysos tapımmma ilişkin kanıtların bulunduğu diğer Karadeniz kentleridir.
Şiddetli fırtınaları ve tehlikeli dalgaları ile korku yaratmış ancak; ulaşım, ticaret, ekonomik, askerî anlamda özellikle kıyıdaki kentler açısından büyük bir öneme sahip Karadeniz, kaçınılmaz olarak kıyı bölgelerde Deniz Tanrısı Poseidon kültünün güçlü olmasında en büyük etken olmuştur. Tanrının en önemli kült alanlarından birisi Amisos’ta bulunmakta olup; bunu, gemi ticareti ve denizciliğin kent ekonomisinin belkemiğini oluşturmasıyla açıklayabilmekteyiz. Amisos kentinin yanı sıra Amastris, Tios/Tieioıı, Abonouteikhos/Ionopolis ve Sinope kent sikkelerinde tanrının betimlerine rastlamaktayız.
Denizin yanı sıra, yaşamsal önemi büyük olan su kaynaklarını da tanrılaştırmıştır Karadeniz insanı; ırmaklara ayrı bir önem vermiş, onlar adına kült oluşumları gerçekleştirmiştir. Bu sayede, yaşamsal ve ekonomik faydalar sağlayan ırmaklara şükranlarını sunmayı amaçlamıştır. Bununla birlikte sel gibi zararlara maruz kalmamak adına onları yatıştırmak da bu tapımmın bir gereğidir. Betimlerine, ilgili kentlerin bastırmış oldukları sikkelerde rastladığımız bu ırmakların en önemlileri Hypios (Melen Çayı), Billaios (Filyos Çayı), Part- henios (Bartın Çayı), Halys (Kızılırmak), iris (Yeşilırmak), Thermodondur (Terme Çayı). Ancak tapınımları, ırmaklara kıyısı bulunan yerleşim yerleri ile sınırlı kalmış ve yöresel bir nitelik taşımıştır. Bölgedeki şifalı su kaynakları ve kaplıca merkezleri de, tedavi ve sağlık açısından önemlerine istinaden, Sağlık Tanrısı Asldepios ve Tanrıçası Hygieia tapımmı- nı etkin kılmıştır. Bu bakımdan günümüzde hala ünlü olan Phazemonitis Bölgesi (Samsun’un Havza ilçesi ve çevresi) başta olmak üzere, Amisos ve Tios/Tieion kentleri, bu kültün güçlü olduğu yerler olarak önem kazanmışlardır. Tios/Tieion kentinde bulunmuş ve bugün Karadeniz Ereğli Müzesinde korunan bir Asldepios heykeli bölgedeki önemli buluntular arasında dikkat çekmektedir.
Bilindiği üzere, Hellen mitolojisinin ve dininin dokusunu oluşturan önemli efsanelerin bir kısmı Karadeniz coğrafyasında geçmektedir. Bu efsaneler dünyasında rol alan efsanevi kahramanların gösterdiği kahramanlıklar karşılıksız kalmamış, onlara gösterilen saygının bir ifadesi olan kült oluşumları Karadeniz’de ihmal edilmemiştir. Hellenler veya diğer etnik unsurlar ile birlikte bölgeye taşman bu kültlerin arasında Akhilleus, Perseus, Autolykos ve Herakles’inkini saymak mümkündür. Roma Dönemi mozaiklerinde sıkça resmedilen Akhilleus, Troia Savaşında gösterdiği kahramanlığa istinaden Hellen dünyasında saygı gören bir kişilikti. Ölümünden sonra Karadeniz’in kuzeyindeki Leuke Adasında defnedilmiş olduğu rivayet edilir İşte bu durum, bu coğrafyadaki önemini bir kat daha artırmış olup, Amisos’ta da adına bir kült oluşumundan söz etmek mümkündür; zira kentte bulunmuş ve bugün Samsun Arkeoloji Müzesinde korunan bir taban mozaiğinde annesi Tlıetis ile beraber resmedilmiştir. Sinope’de ise iki kahraman, adlarına oluşturulan kültlerle onurlandırıl- maktaydı: Genellikle elinde Medusa’nın kestiği başı ile tasvir edilen Argoslu kahraman Perseus ve kentin kurucusu olarak bilinen Hermes’in hırsız oğlu Autolykos. Antik Çağın en ünlü kahramanlarından Herakles, kendi adıyla anılan iki Karadeniz kentinin kurucu tanrısı olarak tapınım görmüştü: Bunlardan, günümüzde Tokat Sulusaray’a konumlanan Sebastoupolis/ Herakleioupolis antik kentinde Herakles’e ithaf edilmiş bir tapmağın varlığı söz konusudur. Bu tapınak, kent sikkeleri üzerindeki tapmak betimlerinden bilinmektedir. Yalcın bir zaman öncesinde söz konusu yerleşim alanında tespit edilen kalıntıların da, bu tapmağa ait olabileceği düşünülmektedir. Herakles kültünün önemli olduğu diğer bir Karadeniz kenti, adından da anlaşılacağı üzere Herakleia Pontike’dir. Herakles’in cehennem köpeği Kerberos’u yakalamak için burada bulunan bir mağaradan cehenneme indiği rivayet edilir. Kentin kuzeyine düşen Akheron Vadisindeki kayalık alan ile buradaki mağaraların, kentin kült merkezi haline geldiği bilinmektedir. Bu alan olasılıkla meşhur mağarayı ve Herakles’in tapınım gördüğü kült merkezlerini barındırmaktaydı. Bu mitolojik kahramanların yanında, İmparator Hadrianus’un (MS 117-138) gözdesi olan Klaudioupolisli Antinoos da, trajik ölümünün ardından (MS 130), İmparator tarafından kahraman olarak addedilmiş ve tanrılaştırılmıştır. Çoğu kez Apollon, Hermes ve Dionysos ile özdeşleştirilen Antinoos adına, doğduğu kent Klaudioupolis’te bir kült oluşturulduğu bilinmekte ve anısına bir tapınak inşa edildiği de düşünülmektedir.
Tüm bu kültlerin yanı sıra; Amastris’te Apollon, Ares, Aphrodite ve Hera; Komana Pontike’de Aphrodite; Amastris, Kimistene ve Komana Pontike’de Artemis; İlgaz Kurmalar Köyünde Hera; Amisos’ta Athena; Kimistene, Enderion, Eukhaita ve Amisos’ta Demeter ve Kore Karadeniz’de önem kazanmış diğer Hellen kültleridir. Ayrıca ticareti temsil eden Hermes kültü, ticaretle uğraşan hemen her Karadeniz kentinde görülmekte, ancak tapmımmm Trapezous ve Tios/ Tieion kentlerinde oldukça önemli bir yer tuttuğu buluntulardan bilinmektedir.
Hem ticaret hem de dinsel turizmin merkezleri haline gelen Karadeniz’in tapınak devletleri, bu özellikleriyle Anadolu’daki diğer kült yapılanmalarından farklılık göstermektedirler: Hakkındaki bilgileri Strabon’dan öğrendiğimiz Komana Pontike, “Yenilmez” ve “Zafer getiren” Savaş Tanrıçası Ma’ya adanmış tapmağı ile Pontus Krallığının dinî merkezi konumundaydı. Arazisinde yaklaşık 6 bin kutsal kölenin çalışıp yaşadığı tapmağın başrahibi de burada yaşamaktaydı. Tanrıçanın yılda iki kez gerçekleştirilen eksodosu’nda (kutsal prosesyonları) kral tarafından atanan söz konusu başrahip, krali soyluluğu temsil eden bir taç giyer ve onur sırasında kraldan sonra gelirdi. Bu dönemde kentlerden ve kasabalardan erkekler ile kadınlar burada toplanırlar, şenlik havası içinde tapmımlarını gerçekleştirirler ve kutlamalarını yaparlardı. Ayrıca kendini tanrıçaya vakfederek, vücutlarından kazanç sağlayan kadınlar, kutsal fahişeler olarak hizmet veriyorlardı; anlaşılan o ki dinsel fuhuş bu çarkın önemli bir parçasıydı. Kappadokia Komanası ile birlikte Anadolu’daki iki Ma Tapınağından biri olan bu kutsal mekânın kutlama ve ibadet yöntemleri Kappadokia’daki ile benzerlik göstermekte idi. Hatta Strabon’a göre, Komana Pontike Kappadokia’daki mabedin bir kopyasıydı. Tapmak kentinin, MS 2. yüzyılda “kutsal” sıfatıyla dokunulmazlık hakkı (asylia) elde etmiş olması, Ma kültünün ve tapınağın, Roma yönetimi nezdinde de önemini koruduğunu gözler önüne sermektedir. Mimari görüntüsünün Roma imparatorları Traianus (MS 98-117), Septimius Severus (MS 193-211) ve Caracalla (MS 211-217) Dönemi kent sikkelerinde betimlendiği tapınağın tetrastylos (dört sütunlu) planlı olduğu anlaşılmaktadır.
Persler, Geç Akhamenidler Döneminde (MÖ 4. yüzyıl), Komana’nın Ma kültüne karşı bölgedeki siyasi, ekonomik ve dinsel güçlerini artırmak, ayrıca kendileri için dinsel önemi büyük ateş kültünü canlandırmak adına Zela’da Pers Bereket Tanrıçası Anaitis’e (Anahita) adanmış bir ateş tapmağı inşa etmişlerdi. Strabon’dan öğrendiğimize göre burası, aynı Komana Pontike gibi, kutsal alan olarak yönetilen bir tapınak devletiydi. Tapmağa hizmet eden kölelere sahip olan ve başrahibi tarafından yönetilen bu tapmak, Pers Kralı Büyük Kyros’un İskitler’i yenmesinin anısına inşa edilmişti. Bu zafer, erkeklerin İskit kıyafetleri içinde gün boyu eğlendikleri Babil kökenli “Sakaia” adı verilen bir festivalle kutlanmaktaydı. Bir tür Dionysos şenliği havasında geçen bu kutlamalarda, tapınakta kurbanlar kesiliyor ve toplu ayinler gerçekleştiriliyordu. Yazara göre, burada yapılan dinsel törenler oldukça kutsal bir karakter taşımaktaydı; ayrıca Pontus halkı en önemli sorunlarına ilişkin yeminlerini de burada ediyorlardı.
Pontus Kralı I. Pharnakes (MÖ 185-170) tarafından Kabeira (sonradan Neokaisareia) antik kent alanındaki Ameria komopolis’inde (köy-şehir/kasaba) Friglerin Ay Tanrısı Men (Men Pharnakou) adına bir tapmak inşa ettirilmişti. Karadeniz Bölgesi için üçüncü bir tapınak devlet örneği olabileceği düşünülen bu yerleşim, günümüzde Tokat’ın Niksar İlçesinde konumlanmaktadır. Burası da diğerleri gibi tapınağa hizmet eden kölelere, başrahibe ve geliri daima başrahip tarafından toplanan kutsal bir araziye sahipti. Tapmak aynı zamanda Ay Tanrıçası Selene’nin tapmağı olarak da kullanılmıştır. Tanrı Men tapmımı zaman içinde Pontus Krallığı nezdinde olduk.
Kentlerin koruyucusu şans ve kader tanrıçası Tykhe, Samsun Arkeloji Müzesi, önemli bir kült haline gelmiştir; öyle ki Pontus kralları göreve geliş yeminlerini dahi burada ediyorlardı. Amisos, Amaseia ve Pharnakeia kentlerinde de bu külte ilişkin izleri bulabilmekteyiz. Tapınağın bir deprem sonucu yıkılmış olması ihtimaller arasındadır.
Mısırlı bir tanrı olarak gösterilen Sarapis/Serapis kültü ise Karadeniz için ayrı bir önem taşımaktadır: Antik edebiyatçıların verdiği bilgiye göre, Mısır Kralı I. Ptolemaios Soter (MÖ 367-283) gördüğü bir rüya uyarınca, Mısır’a yerleşmeye gelen Hellenler ile yerel halkı ortak bir inanç altında kaynaştırmak amacıyla Mısır’da yeni bir tapmak inşa etmeye karar vermişti. İşte bu sebeple Sinope’de bulunan Zeus Dis Tapınağı’ndaki heykeli büyük bir para ve hediyeler karşılığında satın alarak Aleksandreia’ya getirmiştir. Tanrıyı ise Sarapis/Serapis olarak adlandırmıştı. Bazı antik kaynaklarca Sinope’nin yerli tanrısı olarak gösterilen yeraltı tanrısı Sarapis/Serapis’e adanmış tapmak kalıntıları bugün Sinop Müzesinin bahçesinde görü-lebilmektedir. MÖ 4. yüzyılda inşa edildiği

Julia Domna Pontus Amaseia RecueilZeus Stratios

düşünülen tapınaktan ortaya çıkarılmış Sarapis/Serapis, Isis, Kore, Dionysos ve Herakles betimli pişmiş toprak adaklar ve diğer buluntular ise müze içinde ser-
gilenmektedir. Ayrıca Amaseiada bugün arkeolojik izlerine rastlanamayan bir Sarapaion/Serapaion’un (Sarapis/ Serapis Tapmağı) varlığını gene antik
kaynaklardan öğrenmekteyiz. Amisos, Diakopene ve Trapezous kentleri de tanrının tapınım görmüş olabileceği diğer yerleşimler olarak dikkat çekmektedir.
Karadeniz’de görülen Pers kökenli kültlerin en önemlilerinden biri de, birçok özelliği bünyesinde barındıran Mithras kültüdür: Hellenistik bir tanrı olarak ortaya
çıkmış Mithras’ın, Hellenistik Dönemde Karadeniz’de egemen olan Mithridatesler’e adını verdiği zannedilmektedir İd eğer bu doğruysa, kültün bölgede gücünün ne derecede olabileceğine açık bir kanıttır. Roma’ya Kilikialı korsanlar ara- cığıyla gelmiş olan bu kült, bu dönemden itibaren Romalı askerler arasında
bir gizem dini olarak yaygınlık kazanmış; Karadeniz’de bulunan bu askerlerin sayesinde de, bölgedeki varlığını sürdürmüştür. Özellikle Trapezous’ta kültün rağbet gördüğü, Tanrının at üzerinde veya at ile birlikte tasvir edildiği, askeri niteliklerinin öne çıkarıldığı Roma Dönemi kent sikkelerinden anlaşılmaktadır.
Zeus ile eş görülen Ön Asya’nın Sami kökenli halkların yerli koruyucu ve bereket tanrısı Baal Gazur, Kappadokia Satrabı I. Ariarathes Döneminde (MÖ 330-322)

Komana Pontike

Gazioura kentinde önem kazanmıştır.
Tanrı kent sikkelerinde kartal, buğday başağı vc üzümle birlikte betimlenmektedir. Yahudi inancının soyut tanrısı nın öncüsü olarak görülen Theos Hypsistos’a (En Yüce Tanrı) sunulmuş Roma Dönemi Hellence yazıtlı adaklar ise, hem Tanrı kültünün hem de Yahudi cemaatlerinin bölgedeki varlığına işaret etmektedir. Adakların bulunduğu başta Sinope olmak üzere Amastris ve Tios/Tieion kentleri, kült ve cemaat yayılımının gerçekleştiği alan hakkında ipucu vermektedir
Roma yönetimi, Pontus Kralı VI. Mithridates’in önderliğinde başlayan isyanı bastırdıktan sonra bölgede mutlak hâkimiyetini kurmuştur. İmparatorluk yönetimine geçilmesiyle birlikte, Romaİmparatorluğu ile imparatorlarına gösterilen saygı ve bağlılığın en önemli ifadesi olan, dinsel örtüsü altında politik amaçlarla oluşturulmuş Roıııa İmparatorluk Kültü ve Dea Romanın (Roma Tanrıçası) tapmımı da önem kazanmıştır. Karadenizdeki birçok kent ise Mithridates e verdiği desteği unuttururcasma bu kültler için tapınaklar oluşturmuşlar ve imparatorların onuruna festivaller tertip etmişlerdir. Karadenizde bulunan hemen her Roma kentinde tapmımı gerçekleştirilmiş olabilmesi muhtemel bu kültlerin varlığı, batı kesiminde Klaudioupolis, Amastris, Hadrianopolis, Herakleia Pontike, Pompeioupolis ve Sinope; orta/doğu kesiminde ise Amaseia, Amisos, Kerasous, Neapolis, Neokaisareia ve Sebastoupolis kentlerinden ele geçen buluntular sayesinde kanıtlanmaktadır. Yazıtlardan anlaşıldığına göre, Roma tarafından neokoros unvanı bahşedilen Amaseia ve Neokaisareia kentlerine, olasılıkla imparator tapmağı dikme hakkı tanınmıştı.
Anlaşılacağı üzere, Karadeniz’in her bir köşesi, kültler açısından ayrı bir çalışma konusu oluşturabilecek kadar dinsel zenginliğe sahiptir. Ancak bilinmelidir ki, burada ortaya koyabildiğimiz, buzdağının görünebilen kısmıdır. Karadeniz Bölgesinin bilhassa kıyı kesim antik kentlerinin birçoğunun modern yerleşimler altında kalmış olması ve ayrıca bölgedeki arkeolojik ve tarihsel çalışmaların günümüze gelinceye değin oldukça ihmal edilmesi, bu coğrafyadaki dinsel hayatı sadece genel hatlarıyla ortaya koymamıza imkân vermektedir. Kültlerin idari ve ekonomik yapılanması, sosyal ve siyasal hayattaki etldsi ve birbirleriyle etkileşimleri ne yazık ki, antik yazarların anlattıkları ve bunlar üzerine yapılan kesin olmayan yorumlarla, ayrıca günümüze ulaşan az sayıdaki arkeolojik buluntularla sınırlı kalmaktadır. Hemen şunu belirtmeliyiz ki, antik kaynaklar ışığında Karadeniz Bölgesinde varlığını kanıtlayabildiğimiz kültlerin, nitelik ve nicelik açısından henüz bu aşamadayken, ne kadar zengin bir birikim ve çeşitlilik arz edebildiğini görmek bile bizi heyecanlandırmaktadır. Son dönemdeki arkeolojik kazılar ve araştırmalardan elde edilmeye başlanan yeni veriler ise, antik kaynakları doğrular şekilde, Karadeniz’in Antik Çağda önemli bir dinsel turizm ve cazibe bölgelerinden biri olduğunu gösterir niteliktedir. Bundan sonra gerçekleştirile-cek çalışmalardan elde edilecek sonuçların, bölgenin dinsel tarihi üzerindeki sis perdesini daha da kaldıracağını ve böylece üzerinde yaşadığımız toprakların tarihsel ve arkeolojik öneminin daha fazla ortaya çıkacağını ümit etmekteyiz.

Glykon

güzel ve etkili konuşma yeteneğini de ekleyerek önce yaşadığı kent olan Abonouteikhos/ lonopolis’te, daha sonra ise ziyaret ettiği komşu köy ve kentlerde yaşayanları Sağlık Tanrısı Asklepios’un bir yılan olarak yeniden dirileceğine inandırmış ve türlü hilelerle mucizevî bir şekle büründürdüğü bu yeniden dirilmenin insanların gözü önünde gerçekleşmesini sağlayarak, Sahte Hekim ve İnsan Yüzlü Yılan Tanrı Glykon’u,“Yeni Asklepios” sıfatıyla yaratmıştır.
Yakın zamanlara kadar varlığı tartışmalı olan bu kült, başta Abonouteikhos/Ionopolis olmak üzere Amastris, Tios/Tieion, Amaseia, Niko- medeia ve diğer bölge kentlerinden elimize geçen gerek arkeolojik (adaklar) gerekse niimiz- matik buluntularla doğrulanmıştır. Doğduğu kentte adına bir tapınağı olduğunu düşünülen Glykon’un, ayrıca Lukianos’un eserinden anlaşıldığına göre, Tios/Tieion kentinde de bir kült merkezi ya da evi bulunmaktaydı.

Glykon

dışından gelen tanrılarla beraber ortak tapınım gören Zeus, birçok epitheton (lakap) ile anılmış, kimi yerde kentlerin koruyucusu olarak görülmüş kimi yerde ise

Dionysus

bereket getiren tanrı olarak düşünülmüştür. Bugün Amasya’nın doğusunda Yassıçal (Ebemi) Beldesi sınırları içinde, 1300 m yükseldikteki, Zeus Stratios’a ithaf edilen kutsal alan, diğerleri arasında ön plana çıkmaktadır. Askerlerin koruyucu ve savaş tanrısı olduğu anlaşılan Zeus Stratios, yörenin baştanrısı olarak tapınım görmüştür. Adlarını burada bulunan Roma İmparatorluk Dönemi yazıtlarından bildiğimiz civardaki yerleşim yerlerinin temsilcileri, bu kutsal alanda tören amacı ile bir araya geliyorlar ve bu sayede siyasi birlikteliklerini de kuvvetlendiriyorlardı. Gene bu döneme ait Amaseia kent sikkeleri üzerinde görülen anıtsal ateş sunağı, tanrı adına yapılan kurban törenlerine işaret etmektedir. Amasya Müze Müdürlüğünce bu alanda yapılan çalışmalar, bugün görülebilen kalıntıların

Bülent ÖZTÜRK
Marmara Üniversitesi Eskiçağ Tarihi

PERS, MISIR, YAHUDİ VE ANADOLU KÖKENLİ KÜLTLER

Tüm bu kültlerin yanı sıra; Amastris’te Apollon, Ares, Aphrodite ve Hera; Komana Pontike’de Aphrodite; Amastris, Kimistene ve Komana Pontike’de Artemis; İlgaz Kurmalar Köyünde Hera; Amisos’ta Athena; Kimistene, Enderion, Eukhaita ve Amisos’ta Demeter ve Kore Karadeniz’de önem kazanmış diğer Hellen kültleridir. Ayrıca ticareti temsil eden Hermes kültü, ticaretle uğraşan hemen her Karadeniz kentinde görülmekte, ancak tapmımmm Trapezous ve Tios/ Tieion kentlerinde oldukça önemli bir yer tuttuğu buluntulardan bilinmektedir.
Bölgeye dışarıdan gelen kültler, sadece Hellenlerinkiyle sınırlı kalmamış; Perslerin bölgede görülmeye başlamalarından itibaren, özellikle Pontııs Krallığı Döneminde, onlara ait inançlar bu coğrafyadaki güçlü etkisini göstermeye başlamıştır. Bıına deniz ticaretinin yarattığı kültürel etkileşim ve siyasi ilişkiler yoluyla gelen Mısır, Sami ve Yahudi inanışları da eklenince bölgedeki dinsel zenginlik iyiden iyiye artmıştır: Pers kökenli Anaitis, Milhras, Baal Gazur ve A hur a – mazda; Mısır etkili Sarapis/Serapis ve Isis; Yahudi inancının tanrısı Theos Hypsistos bu tapımmların bilinen en önemlileri olarak kabul edilmektedir. Anadolu kökenli Ana Tanrıça Kybele ve onun diğer bir yansıması olan Meter Theon (Tanrıların Anası) ile Ma ve Men kültlerinin Karadeniz’deki varlıkları da bölgenin dinsel açıdan arz ettiği çeşitliliği açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Zeus Ahuramazda, Zeus Sarapis/Serapis veya Zeus Hypsistos örneğinde görüldüğü gibi söz konuşu bu tanrılarla, Hellen tanrıları arasında zaman içinde bir kaynaşma dönemi yaşanmış, kentlerde yaşamını sürdüren birden çok etnik unsur, birbirinin içine karışan ortak tanrı anlayışlarına yol açmıştır. Karadeniz’in dinsel olarak asıl önemi de bu dönemden sonra ortaya çıkmaya başlamıştır; zira hem Persler hem Pontııs kralları siyasi egemenliği altındaki kült merkezlerine çok önem vermişler, bunların gelişmesi için her türlü maddi katkıyı sağlamışlardı. Çünkü biliyorlardı ki, dinsel otorite siyasi otoriteyi de beraberinde getirecekti. Bilinen tapınak anlayışlarından farklı olarak, Anadolulu Savaş Tanrıçası Ma’ya adanmış Komana Pontike (Tokat/Gümenek, Hamamtepe Höyüğü) ve Peıs Bereket Tanrıçası Anaitis’e adanmış Zela (Tokat/Zile) kentleri, Mezopotamya, Mısır ve Hititlerde görülen bir anlayışla, kendi içlerinde bağımsız olan, territorium’a sahip ve başrahibi tarafından yönetilen “tapınak devletleri” konumundaydı.

error

Enjoy this blog? Please spread the word :)